Ama merak etmeyin çok kısaca özetleyeceğim!
9 Eylül 2007’de İzmir’e ayak bastığımda düzenlenen Kurtuluş Günü etkinlikleri bile buraya gelme isteksizliğimi geçirememişti. Onu takip eden 2 yılda da bu isteksizliğim ve bir an önce İzmir’den kurtulma çabalarım, yalanım yok ki devam etti, sınavlara girdim, yatay geçişlere başvurdum, geçirdiğim hastalıkları bahane ettim ama nafile, olmuyordu ve İzmir her geçen gün beni kendine usulca bağlıyordu sanki…
Önce hazırlık okuyacaksın dediler, okudum. 4 yıl boyunca beni her gördüklerinde selam veren hal hatır soran arkadaşlarım oldu.
Sonra sıra intibak sınıfına gelmişti, orayı okurken hem şu an ki 3. sınıflarla hem kendi sınıf arkadaşrımla hem şu an mezun olmuş birçok arkadaşla tanıştım ama sanki çok sevilmemiştim ve bence İzmir’deyken gitmeliydim.
Diğer yandan İzmir Blog Yazarlarına katıldım, orada güzel insanlarla tanıştım. Ama İstanbul’da daha iyileri vardı, İzmir’den gitmeliydim.
Yurttaki arkadaşlarımı zaten anlatmıyorum, onlar arkadaştı kardeş oldular İzmir’de uyandığım her günde bana güven kattılar. Ama onlarla muhabbetim zaten devam ederdi, ben yine de İzmir’den gitmeliydim.
İşte böyle garip duygular besliyordum. Sonra bazı uğraşlarımın boşuna olduğunu anladığım gün, Erdal; İzmir’de yiyecek ekmeğin görecek günlerin var dedim ve hayatın tadı o anda başladı. Ve öyle lezzetli geldi ki!
Okuldaki arkadaşlarımla ve hocalarımla 2010 medya gezisinde 3. sınıftayken sanki yeniden tanışıyordum belki İstanbul halime acıyıp onların beni arasına almasını istiyordu.
Blog Yazarlarından tanıştığım arkadaşlarımla yaptığımız buluşmalar, başlangıcı garip olsa da organize etmeye başladığımız Likemind İzmir Buluşmaları’na gelen güzel yorumlar, beni İzmir’e bağladı.
İzmir; şehirdi yaşam oldu, arkadaştı dost oldu… Okumaya devam et “Dile kolay 4 yıl…”