Üniversitelerde ‘teknik geziler’ genelde yararlı olur…

Üniversite eğitimi bireyin eğitim hayatında ki en önemli dönemlerin başında geliyor. Çünkü genellikle bireylerin hayatlarını devam ettirecekleri meslekler hakkında kendilerinin geliştirdikleri eğitim buralarda veriliyor. Ama okulda ki teknik bilgi eğitimi ile sektörel olarak dışarıda uygulanan teorikler arasında kısmı farklılıklar oluşuyor. Tabi ki bu noktada öğrenci milletinin insanları her zaman eğitim aldıkları okulları ya da onlara ders veren hocaları suçluyorlar. ‘Bunlar bize okulda öğretilmedi ki.’. Evet emin olmak gerekir ki birçok farklı derste alınan 4-5 yıllık bir eğitim içinde hem müfredat içi hem de dışarıdaki her an gelişen sektörünüz ile ilgili her şeyin bize/size öğretilmesi mümkün değil. Bu noktada bizlerin elini taşın altına elini sokması gerekmekte. Kısacası her şeyi devletten beklememek lazım.

Ama okulun da bir görevi olarak eğitimini üstlendiği öğrencilerin sektör ile entegresini sağlamak, işin mutfağında neler olup bitiyor diye göstermek, bir nevi mezuniyet sonrasına gençleri hazırlamak olmalı.

Bizde bu doğrultuda geçtiğimiz hafta içinde İzmir’den İstanbul’a Medya Gezisi adı altında bir teknik gezi düzenledik. Bu gezi bizim gibi Halkla ilişkiler ve Reklamcılık bölümü öğrencileri için bence çok faydalı geçti. Çünkü eğitimini aldığımız Halkla ilişkiler/Reklamcılık ve Pazarlama gibi iletişim bilimlerinin şuan mutfak bölümünde yer alan çok etkin kişiyle aynı masada oturma, otururken de sektörlerin geçmişi/şu anı ve geleceğiyle ilgili çok güzel sohbetler yaptık.

İlk günün durağı olarak bizim için mabet sayılabilecek bir yere misafir olduk.  Reklamcılar Derneği ve Reklamcılık Vakfı  adına bizi ağırlayan Sevgili Ömür Hanım, Fisun Hanım ve ve Publicis Yorum’dan Meltem Vardar ile çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Bu adres ilerisi için Relamcı olmayı ya da kendini bu alanda geliştirmek isteyen arkadaşlarımız için  iyi bir başlangıçtı. Reklamcılık sektörünün geçmişi/şuanı ve geleceği ile ilgili, bu dernekten ve vakıftan nasıl faydalanabileceğimiz hakkında, sektörde yapılan yarışmalar ve ülkemizin uluslararası reklamcılık alanındaki yeri hakkında çok verimli bir sohbet gerçekleştirdik. Belirtmeliyim ki; Sohbetimiz ikram edilen kurabiyelerden daha tatlıydı 🙂

İkinci günde  ilk önce MARKOM LEO BURNETT  ofisinde Özgün Özkalay’ın ardından ise ZARAKOL İLETİŞİM HİZMETLERİ’nde  usta isim Necla Zarakol’un ofisinde misafiri olduk. Markom Reklamcılığın önemini vurgularken Zarakol iletişim Halkla ilişkilerin önemini vurguladı. Ama Necla Hanım yılların tecrübesi ile daha etkiliydi ki ileride Reklamcı olmayı düşünen bazı arkadaşların bu fikirlerini tekrardan düşünmelerini sağladı. 🙂 Her ne olursa olsun her iki adreste de  bizim için yapılan sohbetin tadı tarif edilemez, öğrendiğimiz bilgilere paha biçilemez. Ev sahipliği için her iki tarafa ve Zarakol’da Necla Hanım’ın yanında çalışan okulumuz  mezunlarından Zeynep Yüksel’e çok teşekkür ederim.

İlk günkü buluşmada internet teknolojileri, web 2.0 ve sosyal medya gibi kavramlara değinilmişti ama ikinci günde neredeyse hem Leo Burnett’de hem de Zarakol İletişim’de internet ve sosyal medya kavramları güne damgasını vurdu. Çünkü her iki firmadaki usta isimlerde sektöre yeni katılacak olan gençlerin bilhassa bu konularda kendilerini geliştirmiş, internet reklamcılığı, online pazarlama, internet halkla ilişkileri üzerine kafa yormuş olması gerektiğini belirttiler ve ben halkla ilişkilerci mi yoksa reklamcı mı olayım diye düşünmezken kendimce ne kadar doğru bir yerde olduğumu daha iyi gördüm.

Çarşamba günü ise önce ETİ PAZARLAMA’daydık. Eti’nin pazarlama yönetimi ve ürün müdürlerinden  Şule Hanım, Zeynep Hanım, Aynur Hanım ve Ilgın Hanım ile çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Sohbet esnasında da Eti’nin tüm lezzetlerinin tadına bakma fırsatı yakaladık, Eti’nin efsane ürünlerinin (cici bebe, cin, browni vb) hikayelerini bu ürünlerin yöneticilerinden dinleme fırsatı bulduk. Halkla ilişkiler ve Reklamcılıktan öte benimde ileride içinde yer almak istediğim Pazarlama‘nın iletişim bilimleri içinde  ne kadar önemli bir silah olduğunu hep birlikte dinledik.  Tek kelimeleyle sohbetimiz Eti Browni’den daha tatlıydı ve bu noktada Eti, Sevgili Mümin Erakbaş‘ın Eti bana browni ver kampanyasından da haberdar oldu, umarım gereğini yaparlar 🙂  Sonrasında büyük usta Haluk Mesçi ile Çiçek Pasajında akşam yemeği ve salsa dans eğlencesi.. Ne diyebilirim ki bu adama hayran kalmamak mümkün değil. Tabi burada hem yemeğimizi hem de gecemizi onurlandıran bir diğer değerli hocamız da Gülay Akçakoca‘ydı. Kendisini de ayaklarına sağlık demeden edemeyeceğim.

Dördüncü gününmüzde önce NANODRM  Pemra Küçükçalık ile Digital medya ve marketing üzerine çok güzel bir sohbet ettikten sonra UM‘da  Funda Şahin Tezay bize çok güzel bilgiler verdi, kendisiyle verimli geçtiğine inandığım bir sohbet gerçekleştirdik. Nano bir dijital medya ajansı olduğu için burada da yine sohbetimiz sosyal  medya ağırlıklı olarak ilerledi, dinlemek benim için gerçekten güzeldi. Her iki isme veNano’da çalışan okulumuz mezunlarından olan Derya Cırık’a da teşekkür ederim.

Ve her şey gibi bu güzel bir haftalık programın da sonuna gelmiştik. Son günkü gittiğimiz yer diğerlerine göre farklı bir yerdi, Cuma günü öğle saatlerinde ; ÇOCUKLAR projesi olan YARATICI REKLAMCILIK OKULU PORTFOLIO ‘da  ÇILGIN (bana göre) insan FERHAT TÜMER’in konuğuyduk, 5 gündür gittiğimiz ajanslar içinde bize en garip bilgileri veren, bizleri farklı bir tavır ve üslup ile ağırlayan kişi kendisi oldu. Önümüzde içki içmesi garip değildi ama o esnada bana sen alkol kullanıyor musun deyip, benden aldığı ‘hayır’ cevabına ‘peki öyleyse namaz kılıyor musun?’ diye geri dönüş yapıp, aldığı ‘evet’ cevabı üzerine  bir anda ‘Yasin’i Şerif’i’ ezberden okumaya başlayıp bir ayetin sonunda durup ‘öylese hadi devam et’ demesi gerçekten garip ama güzeldi. Ama neyse ki devam edebilecek kadar biliyordum, ekseriyetinde ondan kurtulmam zor olabilirdi 🙂 çünkü kendisi bir reklamcının çok geniş bir genel kültüre sahip olması gerektiğine inanıyordu kanımca. Çünkü bize sorduğu sorular genel kültürden öte bilinmesi gereken ama genel bilgi içerikli sorulardı. ‘Mısırlı Ahmet’i, Ömer Faruk Tekbilek’i tanıyor musun, şu kitabı okudunuz mu, şu usta reklamcıyı tanıyor musunuz?’ gibi . Ah bi de öyle küfürlü kelimeleri kullanmasa tam süper olacaktı, o sohbet tadından yenmeyecekti ama ne diyelim her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyisi vardır demişler. Ferhat Hocamızın tarzı da bu olsa gerek. Ama yinede kendisine ve ekibine teşekkür ederim. Bilhassa sonradan gönderdikleri kitap okuma listesi çok makbule geçti.

Böylelikle İzmir Ekonomi Üni. Halkla ilişkiler ve Reklamcılık bölümü tarafından düzenlenen ve Bölüm danışman Hocam Selin Türkel’in bizlere eşlik ettiği 2010 medya gezisi yazımızın başlığında da yazdığımız üzere teknik bir gezi olarak bizler için en azından kendi adıma benim için faydalı olmuştur. Mezun olduktan sonra nerede neler yapabilirim ve  şuandan itibaren nelere ağırlık vererek kendimi daha iyi geliştirebileceğimi görmem açısından güzel oldu. Bundan sonra okulumuzca düzenlenilecek olan bu gezilere bizden sonraki arkadaşların muhakkak katılması gerektiğini buradan söyleyebilirim. Diğer üniversite ve bölümlerde ki arkadaşlarıma da ister grup olarak ister bölüm ya da fakülte olarak böyle organizasyonlar düzenlemelerini tavsiye ederim.

Saygı ve Selamlarımla

Bu yazıyı sosyal medya paylaşabilirsiniz

Yazar: Erdal Erdoğdu

Ülkemizin önde gelen iletişim danışmanlığı firmalarının PR ve dijital ekiplerinde görev aldım, birçok üniversite ve özel eğitim kurumunda iletişim bilimleri üzerine eğitimler verdim. Kamu kurumlarında iletişim birimi yöneticiliği yapmaktayım.

“Üniversitelerde ‘teknik geziler’ genelde yararlı olur…” için 4 yorum

  1. Ferhat Tümer denilen şahısla maalesef ben de tanıştım.Kendisi ziyadesiyle te***z,batıya düşkün ve kaba bir şahıs.Kursa gittiğimde tanışırken nasıl olduğumu sorduğunda çok şükür demem bu cevabı vermem hoşuna gitmemiş olacak ki sonraki tavrından bunu anlayacaktım.Girdiğim mülakatta sorduğu sorulardan eksiklerimi anlamıştım ve eksiklerimi kapatmak için daha çok çalışmam gerektiğini düşünürken hiç utanmadan osurması evet yanlış duymadınız osurması ne kadar nezaketten uzak olduğunu anlamama yetti.Mülakatın devamında şu an için kursa gelmemin erken olacağını verdiği kitapları okumam gerektiğini belirtirken kulladığı ifadeyse bu kitapları (s..ke s..ke okuyacaksın) demesi onun gibi birinden reklamcılık eğitimi almamam gerektiğini ortaya koydu.Sonuç mu? kendisi seviyesiz ve kaba biri.Ve kimsenin ondan eğitim almaması için insanları uyaracağım.Tabii nezaketten yoksun birinden eğitim alıp almamak onlar için önemliyse.

  2. Mülakatı anlayaman kafadan çıkan ses budur. Çok yaşa Portfolio.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir