Bugün twitterda İrem Afşin ‘le tanıştım. Onun hikayesini internette bulmak mümkün ama eğer vakit ayırıp Perşembe Anneleri: Otizmle yaşamak İrem Afşin yazısını okursanız onu sizler de benim gibi az da olsa tanımış olursunuz. Hani inançlarımız diyor ya; “cennet anaların ayakları altındadır.” diye işte cennetin bir annenin ayakları altına neden serilebileceğinin en güzel örneği kendisi.
Eğer kabul ederse, bundan sonra Erdal isminde bir kardeş kazandı. Elimden geldiğince, gücüm yettiğince bundan sonrası için kendileriyle birlikte yürümeye çalışacağım. Umuyorum başarabilirim.
Peki, ne konuda mı birlikte yürüyeceğiz? Cevabımız, OTİZM!
Peki, OTİZM ne bilenimiz var mı? Nerden gelir, nasıl anlaşılır, tedavisi var mıdır? Zararları nelerdir? … Sorular bitmez.
Ama emin olun, bir gün yavrunuzda ya da bir yakınınızda olduğunu duyarsanız, önce ciğeriniz yanar, sonra çözümsüz bir karamsarlık başlar ve hayatın tüm renleri muğlaklaşır! O yüzden bir yavranun geleceğini, hayatını, bir annenin/babanın yıllarını kurtarmak için bu hastalığı bilmek, öğrenmek ve bu doğrultuda çevremizdeki minikleri gözlemleyip, aileleri uyarmak gerekli. Umuyorum bu yazı ve yarın gerçkleşecek etkinlik az da olsa buna fayda sağlayacak!
Bundan sonrası için sözü M. İrem Afşin‘e bırakıyorum, LÜTFEN YAZIYI SONUNA KADAR OKUYUN!
Otizm… Yaşamın farklı bir penceresi…
Nisan… Aylardan bahar. Havada baharın müjdecisi kokular, yavaş yavaş açan çiçekler, cıvıltıları ile hayatımıza neşe katan kuşlar, güneşin sıcak ışığına kavuşan dünya. Nisan, ruhumuzu aydınlık günlerde ferahlattığımız ay.
Nisan, 2008 yılından bu yana, dünya üzerinde yaşayan milyonlarca çocuk ve aileleri için çok başka bir anlam daha taşıyor: OTİZM.
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edildi. Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmin sorunlarını ve çözümleri konuşuluyor, araştırmaların teşvik edilmesi ve erken teşhisle tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Oğluşum Nazım Özgün ile otizm labirentine adım attığımız o ilk günden bugüne 8 yıl geçti. Otizmin karmaşık fırça darbeleri yüzünden, hayatımızın yol haritasını yeniden tanımladık. Bazen düşününce sanki otizmden önce bir hayatımız yokmuş gibi hissediyorum. Çok eskiden kendini fanusuna kapatmış ruh bebeğimin, şimdi benimle hayatı paylaşması nasıl bir mucizedir, çok iyi biliyorum.
Otizm, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan, karmaşık nörolojik-biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarak çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkiliyor.
Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre bugün dünya genelinde okul çağındaki her 88 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3-4 kat daha fazla görülüyor, her 54 erkek çocuktan biri günümüzde otizm riski taşıyor. Dünyada son yıllarda şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor.
Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması nedeniyle, Otizm Platformu’nun öngördüğü verilere göre, tahmini olarak 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğu “varsayılıyor.” Otizmli bireylerin ebeveynleri, kardeşleri, yakın akraba ve çevreleri de hesaba katıldığı zaman, Türkiye’de her ile yayılmış durumda otizmden etkilenen 2 milyondan fazla vatandaşımızdan bahsedebiliriz. Okumaya devam et “#2NisanOtizmOrtakYayin / #otizmifarketyasamipaylas / 2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ!”