Aktif blog yazısı yazamadığım için yazdığım yazılara genellikle “geçtiğimiz günlerde..” girizgahı ile başlar oldum. Bu yazımda da maalesef aynı şekilde bir giriş yapacağım. Aslında bu temalı bir yazıyı çok uzun süredir yazmak istiyordum ama bir türlü fırsatım olmamıştı. Eğer o zaman yazıyı yazmış olsaydım uzun yıllar Greco-romen güreş ile uğraşmış, hala bir güreş tutkunu olarak Türkiye Güreş Federasyonu üzerinden örnekler verecektim ama bu yazımda örneklerimiz başka kişi ve kurumlar üzerinden olacak. Ama belki yine örneklerimiz içerisinde Güreş Federasyonumuzu da atıfta bulunurum.
Geçtiğimiz günlerde Facebookta yandaki paylaşımı gördüm. Ardından aklıma geldi ve Spor Bakanlığımız, Halter Federasyonumuz, Olimpiyat Komitemizin facebook ve sosyal medya hesaplarına baktım acaba kimse Naim Süleymanoğlu’nu hatırlayıp konu hakkında herhangi bir paylaşım yapmış mı diye. Maalesef herhangi bir paylaşıma denk gelemedim. Buradan hareketle bu kurumların sosyal medya hesaplarına bir göz atmak istedim.
Spor Bakanlığımızın profesyonel bir sosyal medya iletişimi var, ya bu işi kurum içinde bir birimle yapıyorlar ya da bir ajansla çalışıyorlar ama bu işi uzun süredir ciddiye alarak profesyonelce yönetiyorlar. Onların bu konu üzerindeki eksikliği, sosyal medyanın doğası gereği, daha sosyal daha aktif içeriklerin buralarda paylaşılması gerekirken bakanlık isminin ağırlığını çok hissettiriyor olmaları.
Ülkemizin sosyal medya kullanım oranında dünyada üst sıralarda olduğunu ve bu mecranın asıl sahibinin gençlerin olduğunu düşünürsek, Bakanlığımızın yaptığı paylaşımlarda yandaki içerik gibi içeriklerin sayısını arttırması gerekiyor. Bunu da sadece Twitterda paylaşmak yerine tüm sosyal medya kanallarında paylaşmanın faydalı olacaktır. Misal, Cengiz Ünder paylaşımı sadece twitterda yapılmıştır, facebook ve instagram hesaplarında bu paylaşım yok ama kullanılan dil ve emoji bence Twitterdan çok İnstagrama daha çok yakışacaktır. Diğer taraftan bu işi yapan tüm markaların burada iletişim yapmak için “içerik içerik” diye ağladığını düşünürsek, hem Naim Süleymanoğlu gibi bir efsaneyi anmak hem takip eden binlerce kişiye Halter sporunu göstermek hem de olimpiyat ruhu gibi önemli bir durumu hissettirebilmek adına bakanlığın özellikle amatör diyebileceğimiz (Güreş, halter, atletizm vb.) sporlarda önemli anları yaşatması, yaşattırması, kuşaklara aktarması önemli bir görev diye düşünüyorum.
Türkiye Olimpiyat Komitesi de Naim Süleymanoğlu’nu unutan kurumlar arasında. Sosyal medya iletişimleri profesyonelce yönetiliyor. Facebook, Youtube, Twitter ve İnstagram’da eşzamanlı olarak aktifler. Şu an 2018 Yaz Gençlik Olimpiyat Oyunları arifesinde olunduğu için profillerin hepsi aktif ve güzel içeriklere sahip.
Kamplarında ziyaret ettiğimiz #BuenosAires2018‘de yarışacak genç milli okçularımız Selin Şatır ve Samet Ak’ın Yaz Gençlik Olimpiyat Oyunları hedefinde madalya var! 🇹🇷🏹 #TeamTürkiye @ArcheryTR
Sporcularımızla yaptığımız söyleşi için: https://t.co/4dQ6sVdWIP pic.twitter.com/OV5SnQuh4j
— TMOK (@TMOK_Olimpiyat) 2 Ekim 2018
Ama mesela Türkiye Olimpiyat Komitesinin web sayfasına girildiğine Olimpiyatlar başlığı altındaki Olimpiyat Madalyalarımız sekmesi açılmıyor. Bunu buraya eklemek zorundayım çünkü dijital iletişim bir bütündür ve bence bu iletişimde markaların ilk mecrası kurumsal web sayfalarıdır. Bu sebeple burada eksik, hata olmaması gerekir. Mesela ben bu bilgiye ilk kaynaktan ulaşamadığım maalesef wikipedia’ya giderek madalya alanlar bilgisine ulaşabildim. Diğer taraftan aynı web sayfasında Olimpiyatlarda Türkler başlığı altında, “Seul’de Naim Süleymanoğlu’nun Time’a Kapak Oluşu Seul 1988 Yaz Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye, güreş dışında ilk Olimpiyat şampiyonu ve ilk Olimpiyat rekortmenini çıkardı. ” şeklinde bir açıklama varken bunun otuzuncu yılında unutulmuş olması bence doğru değil, hele de Uluslararası Olimpiyat Komitesinin hatırladığı bir şeyi..
Wikipedia’dan kısa bilgi; “Türkiye adına olimpiyat madalyası kazanmayı başaran 75 sporcu vardır. Bu 75 sporcudan 16’sı birden çok kez madalya sevinci yaşamıştır. Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu 3 kez, Mithat Bayrak, Mustafa Dağıstanlı ve Hamza Yerlikaya 2 kez altın madalya kazanmışlardır. Hamit Kaplan ise 1 altın, 1 gümüş ve 1 bronz madalyayla toplamda 3 madalya kazanmıştır.”
Bu açıklamada bile ilk 2 sırada iki halterci varken şimdi konunun asıl muhatabına geleceğim, Türkiye Halter Federasyon. Değerli federasyonumuzun web sayfasına girdiğimde ilk bannerda beni Hicri Yılbaşı mesajı karşılıyor. Diğer taraftan sitedeki Facebook ikonuna tıkladığımda karşıma gelen sayfa..
Federasyonumuzun bu konudan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Birde aşağıdaki sayfa var ama o da güncellikten ve kurumsallıktan çok uzak bir sayfa.
Durum böyle olunca zaten federasyonumuzun aktif olarak bir sosyal medya iletişimi yapması, buradan gençlere ulaşması, halter sporu ile ilgili bilgiler paylaşması beklenemez.
Yazımın girişinde demiştim ya bu yazıyı önceden yazsaydım Güreş Federasyonumuzu örnek verirdim diye çünkü onlarda da benzer bir hata vardı ve o yazı fikrimin üstünden neredeyse 2 yıl geçmiş olmasına karşın hala aynı şey devam ediyor. Olay şudur ki, Güreş Federasyonumuz sosyal medya iletişiminde aktif olarak Facebook ve Twitter kullanmasına karşın web sayfasındaki İnstagram ikonuna tıklayınca karşımıza aşağıdaki sayfa çıkıyor.
Örnek bir sosyal medya paylaşımı..
Peki USA güreş milli takımının sayfasına baksak.. Güreş bizden çok onların ata sporuymuş gibi duruyor.
Peki bu iş çok zor mu? Çok maliyetli mi? Bence değil federasyonlar belki bütçesel anlamda sıkıntı yaşıyor olabilirler ama içeride çalışan herhangi bir personellerini bir sosyal medya uzmanlığı, dijital pazarlama uzmanlığı sertifika programına bile gönderseler başlangıç seviyesinde buradaki iletişimlerini daha iyi hale getirebilirler. Sonuç itibariyle, sosyal medya sayfası nasıl açılır, sayfa tasarımları nasıl olmalı, hangi kanalda hangi içerik nasıl paylaşılabilir, içerik nedir, içerik planı nedir, basitçe tasarım nasıl yapılabilir, neler hedef kitlelerin ilgisini çeker, yarışmalarda fotoğraf çekimi nasıl yapılmalı ya da diğer ülkelerdeki federasyonlar neler yapıyor, daha iyi mi kötü mü değerlendirmesine yapabilecek bir kişi bu işi üç aşağıya beş yukarıya yönetebilir.