Geçtiğimiz günlerde, Sevgili Hamza Şamlıoğlu ve Neşe Bektaş ile birlikte Kocaeli Üniversitesi Kandıra Meslek Yüksek Okulu Halkla ilişkiler ve Tanıtım öğrencilerinin misafiri olduk. Konumuz “Geleneksel PR’dan Dijital PR’a Geçiş” idi. Ama üniversite eğitim hayatına Trakya Üniversitesi Çerkezköy MYO Halkla İlişkiler programında başlamış bir ağabeyleri olarak benim (Erdal Erdoğdu hakkında), Kandıra MYO Halkla İlişkiler sıralarında başlamış bir ablaları olarak Neşe’nin anlatacakları sadece sunumumuzun başlığıyla sınırlı değildi. Öyle de oldu.
Sunumumuzun içeriğini kısaca anlatmak gerekirse,
- Halkla ilişkiler ajansı ne iş yapar – dijital iletişim ajansı ne iş yapar,
- Geleneksel PR’da geleneksel medya kanalı yansımalarının önemi – dijitalde internet siteleri yansımalarının önemi,
- Geleneksel halkla ilişkilerde (PR’da) basın toplantıları, etkinlikleri – dijital PR’da (halkla ilişkilerde) blogger etkinlikleri,
- Geleneksel medya takip yöntemleri, ajansları – dijital medya takip yöntemleri, sistemleri
gibi konuları karşılaştırmalarıyla, anlatmaya çalıştık.
Sunumun ardından, sohbet bölümünde bence sunumdan daha değerli bilgileri onlarla paylaştık diyebilirim.
Ben kendi adıma, önlisans, ardından lisans, sonrasında yüksek lisans eğitimimin yanında üniversitede nasıl hoca olduğuma ama aynı zamanda da sektörde nasıl iş bulduğum, nasıl işlerin altına imza attığımı anlatmaya çalıştım. Bu noktada öğrenciyken farklılık yaratmaya, iletişim öğrencisi olarak karamsar olmamaya, halkla ilişkilerde kendimizi nasıl geliştirebileceğimize vb. konulara vurgu yapmaya çalıştım.
Neşe ise, tamamen “attan düşenin halinden, attan düşen anlar” atasözümüzde olduğu gibi, aralarından çıkmış, bir arkadaşları olarak, o sıralarda otururken neler yaptığını, DGS sonrasında neler yaptığını, lisanstan mezun olduktan sonra neler yaptığını, nasıl iş bulduğunu, iş bulmak için neler yaptığını anlattı.
Hamza ağabey ise, iki mekteplinin yanında alaylı biri olarak, sektöre nasıl girdiğini, kendini nasıl geliştirdiğinden bahsetti.
Üçümüzde iletişim sektörlerinin geleceğinin zeki ve etkin beyinlerde olduğunu söyleyip, arkadaşlarımızdan kendilerini maksimum seviyede geliştirmesini, geliştirmek için çaba harcamalarını istedik.
Umuyorum anlattıklarımız onlara az da olsa fayda sağlamıştır, kulaklarında az da olsa hoş bir seda bırakabilmişizdir.
Ben biliyorum ki benim söylediğim bazı şeyler ağırlarına gitmiş olabilir ama emin olsunlar ki, “dost, acı söyler..”
Etkinlikte emeği geçen, bizi evlerine gelmiş birer misafir gibi ağırlayan arkadaşlarıma, dersimizi sıkılmadan dinleyen Yrd. Doç. Dr. Tuncay BİLECEN ve Yavuz hocalarıma teşekkür ederim.