Referandumda EVET

Selamlar Efenim;

Yine bir seçimin arifesinde sizlerle birlikteyiz. Aslında bu sefer bizim zihinlerimizdeki gibi bir seçim değil. Yani bir partiyi ya da onun bize sunduğu adayları değil geçmiş dönemde ülkemizin yönetilmesi için bizlerin önüne sunulan anayasamızın bazı maddeleri oylayacağız. Ya Evet diyeceğiz ya da Hayır yani bir seçim yapacağız. Ya Evet deyip hükümet yanlısı olarak yaftalanacağız ya da Hayır deyip muhalefet yanlısı olarak.

Garip değil mi?

İnsanın verdiği bir karar doğrultusunda ‘ötekileştirilmesi’.

Birisine hiç çekinmeden sen bizden değilsin denilebilmesi.

Bence garip. Hem de çok garip.

Dün Üsküdar meydanında CHP İstanbul il başkanı vardı, müzik olarak Edip Akbayram’ın meşhur nağmeleri çalıyordu; ‘güzel günler göreceğiz çocuklar, vapurları maviliklere süreceğiz, güzel günler göreceğiz güneşli günler’ şeklinde ve şu an arkamdaki caddeden de CHP seçim propaganda aracı yüksek sesle ‘HAYIR’ şeklinde bağırarak geçiyor.

Acaba bu hayır neyin hayrı ya da şerri?

Acaba CHP cumhuriyet tarihimizin en uzun ömürlü siyasi partisi, ne zaman güzel günler göstermiş çocuklarına, ne zaman onlarla el ele tutuşup güneşli günlerde vapurları maviliklere sürmüş?

Neden destekçilerini ya da yönetimlerini militarize etmekten öte adında geçen ‘halk’ kelimesine şayan şekilde halkçı, demokratik, özgürlükçü bir anayasa için çalışmamış?

Ve şimdi hangi yüzle, hangi cumhuriyetçilerden, hangi halkçılardan hangi hayırlara yoksa hangi şerlere destekçi olmalarını istiyor?

Son kurduğum 4 cümlenin sonunda da soru işareti var, özünde de aklımda bu ara çok sorular var.

Sonra MHP yılların eskitemediğini siyasi partilerden biri daha. Milliyetçi insanların partisi, içlerinde çok güzel insanların olduğuna inandığım ve olduğunu bildiğim insanların partisi. İçlerinde hala 80 darbesinin ve işkencelerinin şokunu atamamışların partisi. Ama işte ne yaparsınız balık kimi zaman baştan kokabiliyor. Daha iyi yönetimlerle daha iyi yerlere gelebileceklerin partisi ve referandumda inatla ‘EVET’ diyeceklerine inandıklarımın partisi.

CHP ve MHP arasında benzer noktalar var;

– Birinin adında ‘halk’ diğerininkinde ‘millet’ kelimeleri var. İkisi de sonuç itibari ile sokaktaki ‘vatandaş’a bağlı. İkisi de sonuç itibari ile sokaktaki vatandaştan kopmuş durumda.
– İkisinin de tepe noktalarında ciddi anlamda yönetim sıkıntısı var.
– İkisi de 60’larda, 70’lerde, 80’lerde destekçilerinin çeşitli işkencelerden, dışlamalardan, zorlamalardan geçtiğini bilir ve söyler. Bunları bizler de biliriz. Ne demiş sevgili paşaları; ‘hak geçmesin diye, bir sağdan, bir soldan astım’.
– Bunları uzatabilirim ama gerek yok. Sonuç olarak şimdi ikisi de referandumda ‘hayır’ diyeceklerini söylüyorlar. Ne diyelim efenim, bu kararları hayırlara vesile olur umarım. Ama en siyaseti bilmez halimle bile ben onların taban kadrolarında ki, hani şu bilhassa 80’lerde zülüm görenlerin, elini vicdanına koyanların, gerçekleri apaçık görenlerin ‘EVET’ diyeceğini görebilirken. Acaba onlar (Kemal ve Devlet Beyler) nasıl bir inatla hayır diyebiliyorlar?

Vesaire…
Vesaire…
Vesaire…

Bu yazımın asıl başlığı ‘seçim parodisi’ olacaktı çünkü bu 2 parti liderinin seçim stand-upları beni her izlediğim haber bülteninde güldürmeyi başarıyor. İkisi bir arada bir Tayyip Erdoğan’a yetemiyorlar ki siyasi geçmiş olarak zaten AK Parti onlara yaklaşamaz bile.  Ama yönetim becerisizliği diyorum ya.  Başbakan her yerde madde madde paketi açıklarken, sadece hükümeti döneminde yaptıklarını, bu referandumda halkın neden evet demesi gerektiğini anlatırken, onlar sadece muhalefet olsun diye, laf ağızdan bir kere çıkar edasıyla hayır diyeceklerini söylüyorlar. Ne dişin kovuğunu doldurur bir açıklama ne de mantıklı sebepleri var ve emin olun başbakan’ın memur mu yoksa işçi emeklisi mi olduğu bu halkın zerre miktarı umurunda değil.

Ben size inat EVET diyeceğim. Sizden öte sizin zihniyetinize, iş bilmezliğinize, sizin yıllardır bu halkın başına çorap örmenize, sizin çocuklarınıza bir güzel gün göstermeyeceğinizi bildiğim için bir tepki olarak EVET diyeceğim.

Dün akşam haberleri izliyorum; YAŞ kararları ile ordudan ‘askeri yaşama uygunsuzluk’ gerekçesiyle uzaklaştırılan üstün başarı ödüllü askerlerin üzerine kurulan komploları, sadece ‘din’lerini yaşadıkları için ordudan atıldıklarını anlatan haberler izledim. 20 – 30 yıllık askerlik yaşantılarında tek bir ihtarname/uyarı almamış askerlerin uzaklaştırılmasından bahsediyordu, İskender Pala’nın dediği gibi, ‘keşke ordudan uzaklaştırılma gerekçelerimizi bilseydik’ ve şimdi onlar hesap sorabilsinler diye ‘EVET’ diyeceğim.

60’lardan, 28 Şubata, oradan e-muhtıralara kadar uzanan dönemde hakkı yenenler, mağdur olanlar için, anayasımızda halkında söz sahibi olması için, bu ülkenin masum çocukları güzel günler görsün, vapurları denizin kokusunu içlerine sindire sindire maviliklere sürsünler diye…

Vesselam, uzun lafın kısası, ben ‘Evet’ diyeceğim, takdir ve kanaat sizindir.

Umuyorum ki vatanımız için gerçekten hayırlara vesile olacak bir sonuç çıkar…

Bu yazıyı sosyal medya paylaşabilirsiniz

Yazar: Erdal Erdoğdu

Ülkemizin önde gelen iletişim danışmanlığı firmalarının PR ve dijital ekiplerinde görev aldım, birçok üniversite ve özel eğitim kurumunda iletişim bilimleri üzerine eğitimler verdim. Kamu kurumlarında iletişim birimi yöneticiliği yapmaktayım.

“Referandumda EVET” için 15 yorum

  1. özür dilerim ama müthiş saçma bir yazı olmuş. zaten koyun halkımızın yapması istenen şey de buydu. referandumun partiler üstü bir şey olması gerekirken ‘hayır’ cevabı mhp ve chp kampıyla, ‘evet’ cevabıysa akp ve bütün o cemaat kampıyla özdeşleştirildi yani yine her zamanki gibi tamamen yanlış bir essentialist ve kollektivist yaklaşım içinde şuursuzca sloganlar atan halkın ‘göreve’ çağrılması sözkonusu oldu.

    bunun da ötesinde, bu referandum saçmalığı sonunda ne değişecek acaba? akp’nin süper romantik tablosuna göre son kullanma tarihi çoktan geçmiş birkaç güç bağımlısı yargılanabilecekmiş (aman ne güzel). peki günümüzün hırsızları? onların dokunulmazlığı kalkacak mı acaba? akp bu konuda bir açıklama yapabilir mi? meclisteki haydutlar ne olacak? veya referandumdan sonra ötv gibi bir zulme son mu verilecek? satın aldığımız her şeyin yaklaşık 5’te 1’ini kdv adı altında devlet cebe indirmeyecek mi yoksa? veya kişi başına düşen milli gelirin 15-20 bin dolar arasında bir düzeye geleceğini söyle yine evet diye anıralım. akp’nin gücün geri kalanını da elinde toplaması dışında değişecek olan bir şey var mı?

  2. Mümin Abi, arada kalmak kanımca daha güzel, ne taraf ağır basarsa o tarafa kaynak yaparlar artık 🙂

    – Bu arada yazımı saçlamalıktan ibaret bulan bir yorum gelmiş, ne güzel keşke bana gerçek bir isim ile yorum atsaydın bende benim görüşlerimi saçma bulan ulvi, bilge kişinin kim olduğunu görseydim iyi olacaktı. Ben burada kendi adımla yazarken, ne yediği belirsiz insanların saçma iddaları üzerinden polemik yaratmasına izin vermiyorum. Kusuruma bakmayın…

  3. içerlemişiz bakıyorum 🙂 ayrıca “ne yediği belirsiz” diye bir deyim hal-i hazırda yok. onun yerine ne idüğü / idiği belirsiz diye bir şey kullanmanı tavsiye ederim

  4. bunun dışında, büyük ihtimalle bu yorumları hiç yayınlamayacaksın ama ben yayınlamamanın sebebinin beni tanımamandan ziyade verecek cevabının olmamasına bağlıyorum. o kadar saçma ve kuru kalabalık mantığıyla hazırlanmış ki sanırım uykudayken bile daha sağlam argümanlar ortaya atabilirim. işte, adımı biliyorsunuz. cevabımı alabilir miyim?

  5. Selamlar,
    Görüşlerinizi yazıya dökmeniz gerçekten güzel, tebrik ediyorum. MHP ve CHP’nin bahsettiğiniz siyasi politikaları şimdiye kadar kendilerine bir fayda sağlamadığı gibi zarar ettirdi. Bu tespitlerin doğru olduğunu düşünüyorum fakat EVET demek için gerçekten mantıklı, sonuçlarının ülkemiz için iyi olacağı konusunda gerekçelerimiz yoksa sırf Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin mantıksız hareketleri yüzünden EVET demek ne kadar doğrudur? Gerçekten gerekçeniz varsa bunları bizimle paylaşmanızı bekleriz. Neden EVET? EVET bizi nereye götürecek? Ben EVET demek için Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin mal gibi kalacak olmasından daha ileriye dönük gerekçeler beklerim açıkçası. Tekrar teşekkürler… İyi çalışmalar…

  6. @jacques chirac

    Öncelikle Referandumun siyaset üstü olması gerekir fakat bu duruma gelinmesinin esas sebebi kemal beyin sahneye çıkıp referandum yerine sanki seçimlere giriyormuş gibi vaatlerde bulunması. Bu gereksiz diyaloğu geçiyorum esas konuya değiniyorum.

    Hani demişsiniz ya ne değişecek? son kullanma tarihi geçmiş kişilerin yargılanmasını sağlayacak da ne olacak? Anayasanın geçici 15. Maddesinde darbe yapanlar hakkında yargılama yapılamaz diye bir ibare var. Sana soruyorum. O kadar şehit verdik olan oldu neden apoya düşmansın? Neden cezasını çekmesini istiyorsun.Yani devlete ve millete karşı suç işleyip yıllarımıza mal olanlardan hesap sormak elbette hakkımız. Bununla birlikte bu maddenin kaldırılmasıyla birlikte darbecilerden hesap sorulabileceğini darbeyi alkışlayanlar da darbeye yeltenenler de görmüş olacak.

    Dokunulmazlık konusuna gelince, siz biliyor musunuz? AYM üyelerinin HSYK üyelerinin YAŞ üyelerinin hakimlerin, yargıçların çeşitli yüksek kademedeki kişilerin dokunulmazlığı var. Şimdi bu kadar (ergenekoncu) adamın dokunulmazlığı varken vatandaşı temsil eden kişilerin dokunulmazlığını kaldırmak kendi bacağına sıkmak olmayacak mı? Ayrıca Dokunulmazlığın kaldırılması durumunda meclisin çalıştırılamaz duruma geleceğini hiç düşündünüz mü? önemli bir oturumda bir kaç vekile tutuklama göz altı kararı çıkarsa ne olacak hani milli irade?
    Artı olarak meclisteki kişi bu kadar yolsuzluk yapıyorsa bunu mecliste oluşturulan komisyonla mecliste sorgulaması yapılabiliyor. Böyle bir durumdan sonra halk bu kişileri tekrar seçmez ve bu kişiler hakim karşısına çıkar ve aynı kayıp trilyon davasında olduğu gibi meclisten çıktıkları gibi cezalar da alırlar. Son olarak Tayyip ERDOĞAN her ortamda dile getirmiştir dokunulmazlıklarda samimiyseniz gelin bütün dokunulmazlıkları tekrar görüşelim diye. buna neden muhalefet yanaşmıyor?

    Son söylediğine de cevaben şunu eklemek istiyorum. Hani diyorsun ya akp’nin bütün güçleri elinde bulundurmasından başka ne değişiyor. Sorarım sana hangi madde iktidarın ipleri elinde bulundurmasına sebep oluyor? AYM’nin şuanda 11+4 üyesinin tamamını Cumhurbaşkanı seçiyor. Değişiklikten sonra 14ünü cumhurbaşkanı 3 ünü meclis seçecek. seçeceği kişiler de yargıtay ve danıştayın önereceği kişiler arasından olacak. Soruyorum bundan mı çıkardınız? Yada hsyk da eskiden 3 yargıtay 2 danıştay üyesinden oluşuyor ve danıştay ve yargıtay üyelerini atıyorlar. bu kısır döngüyü kırıp çok katılımlı üstelik iktidarla alakası olmayan kişiler tarafından seçiliyor. yoksa bundan mı çıkardınız?

    Sonuç olarak bana kesin delillerle ak parti kendi yargısını oluşturuyor derseniz belki ben de hayır derim ama böyle boş şeylerle gelip hayırda hayır vardır derseniz size kargalar bile güler

    Size tavsiyem maddeleri incelemeniz. http://www.anayasadegisiklikpaketi.com
    Bir de kendi bloğumda yazdım neden EVET olduğunu bi okuyun derim
    http://blog.hbaltuntel.com/icerik.asp?IID=156

  7. @Fatih Tuna ÇETİNHAN

    Fatih bey Evet demek için pakette çok gerekçe var, işçi çocuk hakları gibi ama esas nedense Türkiye’de Devletin millet üzerinde olan hegomanyasına son verip devlet millet içindir mantığını geliştirmek. Bir nevi sivil anayasa.

    Değişiklikle birlikte Ordunun özerk yapısı kırılıyor ve vatandaşın askeri mahkemelerde yargılanmasına son veriliyor ve askerin kendi kendini yargılaması yerine millete hesap vermesi sağlanıyor.

    HSYK’nın kısır döngüsü kırılıyor. Eskiden hsyk üyelerini danıştay ve yargıtay atıyordu hsyk da danıştay ve yargıtay üyelerini atıyordu. Bundan sonra ise 20 kişiden oluşacak.danıştaydan yargıtaydan gelenler olacağı gibi 10 tane yerel mahkemelerden gelen üyeler olacak, yökten gelen üyeler olacak. Yani sonuç olarak hsyk’nın kısır yapısı kırılmış olacak

    Anayasa mahkemesinde çok fazla bir değişiklik olmuyor yedek üyelik iptal oluyor üye sayısı 17 ye çıkıyor. Esas olay ise artık vatandaşlar da ülkenin en yüksek mahkemesine başvuruda bulunabilecek. En iyi şey ise anayasa mahkemesi üyelerinin görev süresi ölene kadardan 12 yıla düşüyor. 25 yıl aym üyeliği yapan kişiler vardı. İnanılmaz bir saltanat. AYM Başkanını atayan cumhurbaşkanının üzerinden 2 cumhurbaşkanı daha geçti düşün.

    Tavsiyemdir maddeleri bir inceleyin kimsenin evet veya hayır baskısına bakmaksızın kendi kararınızı verin. Dediğiniz gibi bu referandum, akparti chp mhp saadet meselesi değil direk vatandaşları ilgilendiren önemli bir referandumdur. Maddeleri inceleyin ve kararınızı verin.

  8. @jacques chirac

    1- akp’nin süper romantik tablosuna göre son kullanma tarihi çoktan geçmiş birkaç güç bağımlısı yargılanabilecekmiş: sen işin aslında 30 yıl önce ki bazı adamların olduğunu sanıyorsan gözlerini açmalısın. Belki onlar hesap vermeyecekler, belki hakkat sözlerinde durup, hayatlarında ilk kez şerefli birer hareket yapıp kendi kafalarına sıkacaklar ama bundan sonra 28 şubat’ı yapmaya, e-darbe yapmaya kalkışacaklar olmayacak kanımca. Olursa da onlara en güzel cevabı yine senin de içinde bulunduğun halk verecek.
    2- peki günümüzün hırsızları? onların dokunulmazlığı kalkacak mı acaba? akp bu konuda bir açıklama yapabilir mi? meclisteki haydutlar ne olacak?: Bu sefer daha güncel örnekler verelim, ilki tansu çiller hükümeti örtünü ödenek ve devlet hortumlama davaları, o zaman niye kimsenin sesi çıkmadı, niye bundan 20 yıl önce dokunulmazlıklar kalkmadı? ikinci örneğim; 2000-2001 dönemi krizi dsp hükümetinde niye dokunulmazlıklar kalkmadı ya da gündeme gelmedi, o zaman ki bakanlar hala ortalıklardalar. 3 gün önce geçmiş dönemde bakan olan yaşar okuyanın bir haberi vardı, Kılıcdaroğlu’nun sgk genel müdürüyken yaptığı yolsuzluklar ve çıkan Rahşan affıyla aklandığıyla ilgili ve şimdi Rahşan ecevit’in yılların dsp sini bırakıp chp yi destekleyeceğini açıklaması garip 80 yıldır bu ülkede olan chp niye şimdiye kadar kaldırmamıs dokunulmazlkları da 2002 de kurulan bir partiden dokunulmazlık kaldırılmasını istiyor acep? Komik!
    3- veya referandumdan sonra ötv gibi bir zulme son mu verilecek? satın aldığımız her şeyin yaklaşık 5′te 1′ini kdv adı altında devlet cebe indirmeyecek mi yoksa?: Şimdi verdi diyorsun, ötv diyorsun… Eminim senin zihniyetindeki adamlar sonra devlet çiftciye destek vermiyor, devlet tekstile destek vermiyor, devlet denizciliğe, hayvancılığa destek vermiyor diye basbas bağırıyorlardır. Acaba vergi almadan devlet bunları nasıl yapabilir ya da çalıştırdığı memurlara, işcilere nasıl maaş verebilir. Şimdi dersin ki yer altı zenginlikler falan filan geç cocugum sen onları 70 milyonluk ülkeyi yönetmeyi 2 kişilik bakkal yönetmekle bir sanmamak lazım!
    4- kişi başına düşen milli gelirin 15-20 bin dolar arasında bir düzeye geleceğini söyle yine evet diye anıralım: 2001de yasanan kriz sonrası; 2002 yılındaki kişi başı milli gelir: 2 bin 586 dolar (kaynak:http://dosyalar.hurriyet.com.tr/kriz2003/buyume.asp)2010 yılı kişi başına düşen milli gelir; 2009 rakamlarına göre (ki dünyanın en büyük şirketlerinin battığı bir kriz sonrası); 8 590 dolar (kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/14282787.asp) kaynaklarımı bilerek senin yandaş medya diye tabir ettiğin gazatelerden de secmedim. Her şey ortada. Sen inceden anırmaya başla bence çünkü yakın zaman sonra beklediğin rakamlara yaklaşır milli gelir… Yeter ki yan gelip yatmak yerine biraz daha çalışalım.
    5- akp’nin gücün geri kalanını da elinde toplaması dışında değişecek olan bir şey var mı?: bence bunda bir zarar yok, hangi kademede nerede olursa olsun her yönetici gücü elinde toplamak ister.
    6- içerlemek mi, he he aynen öyle, sadece güldürdün beni, artı olarak ‘ne yediği belirsiz’ blogumu takip edenler ve yazı stilimi bilenler hatta bilmeseler de burada neyi kastettiğimi herkes kolayca anlayabilir.
    7- büyük ihtimalle bu yorumları hiç yayınlamayacaksın ama ben yayınlamamanın sebebinin beni tanımamandan ziyade verecek cevabının olmamasına bağlıyorum. o kadar saçma ve kuru kalabalık mantığıyla hazırlanmış ki sanırım uykudayken bile daha sağlam argümanlar ortaya atabilirim. işte, adımı biliyorsunuz. cevabımı alabilir miyim?: Bak ayınladım yorumlarını ama bu yorumunda da ‘ne yediği belirsiz’ bölümünde belirttiğim şeyi yemeye devam etmissin ama gerek H. Bekir Altuntel’in gerekse benim cevabım şimdiden afiyet bal şeker, lop lop et olsun sana. Keşke şu uykudayken bile daha iyi argümanlarla hayata renk katacak olan düşüncelerini bir blog üzerinden yazsaydın da biz de feyz alsaydık hocam. Son olarak cevaplarının hepsini almış olmalısın. Selametle, cici ve güzel kal…

  9. @Fatih Tuna ÇETİNHAN

    Fatih Bey;

    H. Bekir Altuntel size de ayrıntılı olarak cevap vermiş ben onun üstüne çok söz söylemeyeyim ama dediğiniz üzere; ‘ sırf Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin mantıksız hareketleri yüzünden EVET demek ne kadar doğrudur?’ bir inat için, sırf bu zatı muhteremlere zıtlık olsun diye, oldum olası etkisiz elaman olmayı sevmem, o yüzden boş oy kullanma gibi bir fikrim olmadı, ama aslında yukarda bazı cümlelerim var; chp ve mhp ye ithafen; çocuklarınıza güzel günler göstermediniz onlarla vapurları maviliklere sürmediniz diye, ben artık bizlerin (ülke gençlerinin) güzel günler göreceğine inanıyorum. Yarınlardan umutluyum bu umudu da siz belki desteklemeseniz de hükümetten alıyorum açıkcası.
    1- Basının daha özgür hale gelmesi,
    2- Elitlerin gücünün azalması
    3- Bürokrat ve Askerlerin olumsuz etkilerinin azalması
    4- Ülke itibarımızın her geçen gün daha da artması
    5- Eğitim, sağlık vb kamu hizmetlerinin daha iyi verilir hale gelmesi vb. vb. vb
    birçok şey söyleyebilirim bu doğrultuda. Bunların devam etmesi için hükümetin de devam etmesi gerektiğine inandığım için evet diyeceğim.

    Saygılarımla, ilginiz için ben teşekkür ederim.

  10. Bir de az önce mailime Referandum 2010 – Sivil Toplum Sivil Anayasa Bildirisi düştü, sizlerle paylaşmak istedim,fırsat olursa okursunuz;

    Sivil toplum kuruluşları gönüllüleri olarak yarınlarımızı çok yakından etkileyecek olan anayasa değişikliği ve bunun halk oyuna sunulması (referandum) konusunu önemsiyoruz. Hepimizin bildiği gibi anayasalar toplumsal sözleşmelerdir ama şu an yürürlükte olan 1980 anayasası böyle bir sözleşmenin ürünü değildir. Aslında bir darbe ürünüdür. Bizler yaklaşmakta olan referandumun her hangi bir partiyi oylama, seçme veya seçmeme olmadığını çok iyi biliyoruz. Bizlerin oylarına sunulan, aslında anayasa maddelerindeki değişiklikler. Bizler bu değişiklikleri doğru bulup bulmadığımızı oyluyoruz. Bu süreçte ortamın haddinden fazla politize edildiğine inanıyor ve sivil toplum gönüllüleri olarak siyasi bir taraf olmanın ötesinde, bu değişiklikler ve etkilerine dikkatleri çekmenin misyonumuz olduğunu düşünüyoruz. Demokrasinin bize en büyük armağanı seçme ve karar verme hakkımızı kullanma noktasında duyarlılığımızı artırmak için aşağıdaki metni derledik. Bu metni sivil toplum gönüllüsü olduğunu düşündüğünüz tüm dostlarınızla paylaşmanızı istiyoruz.
    Bunları biliyor muydunuz?
    12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında;
    • 650 bin kişinin gözaltına alındığını, 1 milyon 683 bin kişinin fişlendiğini,
    • 12 Eylül darbesi sonrasında açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandığını, 7 bin kişi için idam cezası istendiğini, 517 kişiye idam cezası verildiğini ve 50 kişinin idam edildiğini
    • 98 bin 404 kişinin ‘örgüt üyesi olmak’ suçundan yargılandığını,
    • 388 bin kişiye pasaport verilmediğini,
    • 30 bin kişinin ‘sakıncalı’ olduğu için işten atıldığını
    • 14 bin kişinin yurttaşlıktan çıkarıldığını
    • 30 bin kişinin ‘siyasi mülteci’ olarak yurtdışına gittiğini
    • Belgelerin tespit edebildiği kadarıyla 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ nü
    • 937 filmin ‘sakıncalı’ bulunduğu için yasaklandığını
    • 23 bin 677 derneğin faaliyetinin durdurulduğunu
    • 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildiğini
    • 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendiğini, bu gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildiğini,
    • Gazetelerin 300 gün yayın yapamadığını, 39 ton gazete ve derginin imha edildiğini
    • Cezaevlerinde toplam 299 kişinin yaşamını yitirdiğini
    • Yaklaşık 20 bin kişinin üniversitelerden uzaklaştırıldığını
    • Şu an yürürlükteki anayasanın işte böyle bir ortamın ürünü olduğunu, referandum sürecinin halk iradesinin yansıması ve sivilleşme adına sonraki değişikliklerin de önünü açabilecek altın bir fırsat olduğunu
    biliyor muydunuz?
    Türkiye’de 42 bin çocuğun sokakta yaşadığını, yılda 7.000 çocuğun tecavüz ve tacize uğradığını,
    • Son 5 yılda, haklarında koruma kararı alınan toplam 14.398 çocuğun 2.678’i, yani yüzde 18,6’sının anne-babası tarafından ihmal veya istismar edildiğini,
    • 1990 ve 2009 yılları arasında işkence taciz ve kötü muamele ile ilgili Türkiye İnsan Hakları Vakfına Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri’ne başvuru yapanların toplam da 12 milyon kişi olduğunu
    • Anayasa paketi değişiklikleri ile çocuk istismarı ve şiddete karşı anayasal güvence getirildiğini
    biliyor muydunuz?
    Türkiye’nin kadınların istihdama katılımı bakımından 189 ülke arasında 179. sırada olduğunu,
    • Türkiye’de son 20 yılda kadınların çalışma yaşamındaki yeri sürekli gerilediğini, Kadınların çalışma yaşamına katılma oranı 1989’da yüzde
    36,5 düzeyindeyken bugün İran ve Afganistan’ın bile gerisinde olduğumuzu,
    • Türkiye’de nüfusun % 12.29’ u yani 8.5 milyon kişinin engelli durumda olduğunu
    • Anayasa paketi değişiklikleri içinde Pozitif ayırımcılıkla ilgili düzenleme sayesinde kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engellilerle ilgili iyileştirmelerin kapısının açıldığını,
    biliyor muydunuz?
    Türkiye’nin çok partili siyasi yaşamında toplam 26 siyasi partinin kapatıldığını,
    • Bunların 24 tanesinin bir darbe anayasası olan 1961 Anayasası ile kurulan Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldığını
    • Son 50 yıl içinde bütün Avrupa kıtasında sadece üç partinin kapatıldığını
    biliyor muydunuz?
    Halkoylaması” (referandum) kavramının Türk hukuk sistemine 1961 Anayasası ile girdiğini Türkiye’de bugüne kadar 4 kez halkoylamasına gidildiğini,
    • Oy kullanmamanın kanunen suç olduğunu ve para cezasının bulunduğunu.
    • 12 Eylül 2010’da yapılacak halk oylamasında 49 milyon 446 bin 269 seçmenin 151 bin 546 sandıkta oy kullanacağını, sandıklarda 1 milyon 61 bin 137 kişinin görev alacağını,
    biliyor muydunuz?
    Türkiye’de resmi gayri resmi yollarla fişlenmeyen kimse kalmadığını,
    • ABD de Fişleme ile ilgili tartışmaların 1960’larda yoğun bir şekilde başladığını, 1966 yılındaki (Freedom of Information Act of 1966) ve 1974 yılındaki (Privacy Act of 1974) düzenlemeler ile devletin bireylerin özel hayatına ne kadar müdahale edebileceğinin sınırlarının çizildiğini ve vatandaşın bu bilgileri ulaşılabilmesi için kurumların bilgi paylaşımını mecburi hale getirildiğini
    • Anayasa paketi değişiklikleri ile özel hayatın gizliliği ile ilgili iyileştirmeler yapıldığını,
    Türkiye’de halen 300 bin kişinin vergi borcundan dolayı yurtdışına çıkış yasaklısı olduğunu,
    • Fon’a devredilen bankalarda tahsilatı hızlandırmak için TMSF bugüne kadar 32 bin kişiye yurtdışı çıkış yasağı koyduğunu ve TMSF’nin yasağı sadece borçlulara değil, aile fertlerine de koyabildiğini,
    • Oysa, Türkiye’nin de imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi “Hiç kimsenin yalnızca borcundan dolayı seyahat özgürlüğünden yoksun bırakılamaz’’ hükmünü taşıdığını
    • Anayasa paketi değisiklikleri ile bu durumda iyileştirmeler yapıldığını ve yurtdışı yasağı için “hakim kararı” şartı getirildiğini
    biliyor muydunuz?

  11. Selamlar,
    Öncelikle EVET kararınız için gerekçelerinizi sormamın AKP karşıtı veya HAYIRcı olarak düşünülmeme neden olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca vergi, işsizlik konularında AKPnin izlediği politikalardan yola çıkarak HAYIR seçimi de mantıklı gelmedi. Henüz çizgiden ne EVETe ne de HAYIRa kaymamış birisi olarak düşüncelerimi belirtmek istiyorum; değişiklik paketindeki insan hakları, işçi hakları, askere sivil yargı yolu açılması, YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması, özel hayatın güvenliği, kamu denetçiliği kurumu gibi birkaç madde üzerinde ciddi soru işaretleri yok. Can alıcı, HAYIRcılarında ağızlarında dolaşan bir-iki önemli madde var ki bunlarında problem olması az olan siyaset bilgimle anladığım kadarıyla AKPye güvensizlikten veya nefretten kaynaklanıyor, doğru mudur? Yani HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yapılarının değiştirilmesi, AYMnin üyelerinin görev sürelerinin düşürülmesi, bu kurumların daha çok sivilleştirilmesi ve milletin iradesinin daha etkili olacağı anlamına gelmektedir. Buda hali hazırda AKP hükümeti görevde olduğu için ve Cumhurbaşkanının bu kesimden olmasından dolayı AKPnin bu kurumlar üzerindeki etkisinin artması demektir. Artabilir, güzel, hoş, bu uygulamanın doğruluğunu veya yanlışlığını değiştirir mi hayır. Soru işareti ise benimde birçoğuna karşı olduğum, bir kısmı içinde Danıştay ve AYMnin durdurma kararı aldığı birtakım özelleştirme hamlelerinin bu yolla kolaylaşacak olmasıdır. Antalya gümrük müdürlüğü, Oymapınar hidroelektrik santrali, İskenderun ve İzmir limanlarının değerlerinin çok altında satılmasının yolunun açılacağı konularını seçim arefesinde nasıl değerlendirmeliyiz? Ayrıca HSYKnın da çizgisinin kaymasının gelecek seçimlerde olası bir AKP başarısızlığı durumunda yargılanması muhtemel kişiler için tampon olacağı konuşuluyor. Bir süredir izlediğim kadarıyla olayları mantıklı değerlendiren insanları HAYIRa iten gerekçelerin bunlar olduğunu düşünüyorum. Çok uzattım ama açıklarımızı kapatmamız lazım. Cevaplarınızı bekliyorum. Teşekkürler… Saygılar…

  12. “Olayları mantıklı değerlendiren insanları HAYIRa iten gerekçeler”den kastım olayları mantıklı değerlendirenlerin HAYIR dediği değil HAYIR deyip de benim mantıklı yorumlar yaptıklarını düşündüğüm kişilerdir. Yanlış anlaşılma olmasın.

  13. merhabalar arkadaşlar..

    Çok güzel bir konuya parmak basmıssınız kardeşim:) öncelikle Referandum güzelliğini siyaset meydanına çevirenlere sesleniyorum. referandumla partilerin seçime gidecekmişçesine yaptığı konuşmaların alakası bile yoktur. gelişmiş ülkelere baktığımızda referandum gayet normal bir şekilde değişmesi gereken maddeler için uygulanır ve hiç bir parti bunu seçim havasında yaşamaz. Ama Türkiye de belkide bu bir ilk olacağı için partilerin toyluğuna verelim. malesef şunu sölmek istiyorum teomanın değimiyle günümüz gençliğininn büyük bir kısmı boş lafların ebeciliğini yapmakta..darbecinin teki kalkıp elimden gelse bir daha darbe yaparım diyor.. aydın gençlik dediğimiz bulanıklar da kalkıp alkışlıyorlar… sordunuzmu darbe zamanlarında ölenler kimdi diye!!! kim olacak senin deden baban atan milletin vatanının insanı sen onları katledenimi alkışlıyorsun… yazıklar olsun!!!
    neden mi EVET geçmişte milletimize vurulan prangaları söküp atmak, ordunun üzerimize kurduğu saltanatı yıkıp atmak için..eleştiren arkadaşlara da hak veriyorum. yargılamadan gerçekler anlaşılmaz. onlar eleştirdikçe gerçekleri daha COK anlayıp daha da cok EVETTTTTT diyesim geliyor:)meydanlar da hayır diyen insanların neden hayır sorusuna verdikleri cevaplar cok komik.. acaba birilernin kuyruğuna mı basılıyor ne dersiniz:) 13 eylül sabahı inşallah gözlerimizi özgür bir türkiye olarak açıcaz ve bu böyle kalmayacak bu sadece bir başlangıç olacak… türkiye refeandum kültürünü öğrenince ne kadar geç kaldığımızı anlayacağız…ülkemi seviyorum hakkını arayan her kardeşim için kocaman ve sonuna kadar EVETTTTT…diyorum.

    dipnot(ne idüğü belirsiz kişilerin ne yediğide belirsizdr…takılmayalım anlayan anladı:D)

    ELBETTE KUSURUMUZ VARDIR..HAKKINIZI HELAL EDİN VESSELAM..

  14. Merhaba,

    Erdal Bey açıkçası referandumla ilgili bir yazıyı merakla bekliyordum sizden. Elinize sağlık, güzel bir yazı olmuş.
    Anayasa değişikliği ile ilgili süreçte maddeler görüşüldü, meclisten geçti, Cumhurbaşkanı’ndan onay aldı veee…Başörtüsü olayında da olduğu gibi CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götürmesiyle son buldu. Anayasa Mahkemesi ”uygundur ” dedi, referanduma yol gözüktü. Anayasa bugüne kadar 16 kez değiştirildi (yanlış hatırlıyor da olabilirim, 2 eksik bir fazla olabilir de :)) böyle bir sıkıntı yaratılmadı. Buradaki dert iyi bir şey yapılıyor olması ve bunu Ak Parti’nin yapıyor olması…
    Zaten yukarıda bir çok arkadaşım değişiklikle ilgili maddeleri yazmış, ben her insan evladının HAYIR diyemeyeceği en önemli 2 maddeden bahsedeceğim. Ki demokratik Türkiye oluşturulması yönünde çaba gösteren her vatan evladı da kendisini şartlamadan maddeleri okuduğu takdirde kesinlikle EVET diyecektir.
    1997 post-modern darbesi ile sayıları bir hayli artan ”Disiplinsizlik” açıklaması ile ordudan ihraç edilen askerlerimizin yıllarca kendi çocuklarına bile o ”disiplinsizliğin” ne olduğunu açıklayamadan yaşaması ne demek biz bilemeyiz; fakat bir nebze olsun anlayabiliriz belki. İskender Pala ”İki Darbe Arasında” isimli kitabında ilk kez askeri kimliğini ve şerefiyle taşıdığı üniformasının, rütbesinin elinden acımasızca nasıl alındığını anlatır…Ve YAŞ kararlarına yargı yolu açılmadıkça huzur bulamayacağını…Bu sadece onun söyledikleri…O zamanda ihraç edilen 3000 askerin ne yaşadığını tahmin bile edemiyorum.
    1980 darbesi ise benim deyimimle ” meşrulaştırılmaya çalışılmış cinayetler dönemi”dir. Bir sağdan, bir soldan asılmış gencecik bedenler…Haksızlık olmasın diye. Hak bunun neresinde ki? Haddi hesabı olmayan işkencelerden, psikolojik baskılardan bahsetmiyorum bile ! Bu kişiler bir de kendilerini korumak için Anayasa’ya geçici 15.maddeyi eklemişler. Ne kadar acı ki onca yaptıklarına rağmen yıllarca rahat rahat gezdiler ortalıklarda !
    Şimdi bu Anayasa değişikliği ile darbecilere yargı yolu gözüküyor. Neden CHP ve MHP hayır diyor ? O dönemde kendi ideolojilerini savunan gençler öldürülmedi mi ? Ne çabuk unuttular onları, kürsüye geçince konuşmayı biliyorlar ama…Bu partilerin tavanındaki siyasi rant peşinde koşanlar HAYIR diyecektir; ama ben eminim CHP ve MHP’nin tabanı çok değil 30 yıl önce öldürülen gençlerin hesabını soracaktır, sormalıdır da !
    Hayır diyenlere gelince de darbecilerin yargılanmasına hayır, YAŞ kararlarının yargıya taşınmasına hayır, çocuk istismarının engellenmesine hayır, şehit, dul,yetim,yaşlı,özürlü için olacak pozitif ayrımcılığa hayır, HSYK’nın genişletilmesi ve daha adil seçim yapılmasına hayır, Anayasa Mahkemesi keza öyle, kişisel mahremiyetin korunmasına hayır, askeri mahkemelerde askerlerin, sivil mahkemelerde sivillerin yargılanmasına hayır, 2 sendikaya aynı anda üye olabilmeye ve sarı sendika olayından kurtulmaya hayır diyorlar. Kesinlikle saygı duyuyorum, herkes demokrasi istemek zorunda değil; ama ben istiyorum ve 28 yıldır dayatılmış 3. sınıf demokrasiden kurtulacağımız günü bekliyor, EVET diyorum.

    Saygılarımla,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial