Malumunuzdur Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeyiz. Tüm adaylar kendi güçlerince iletişim çalışmaları yapmaya çalışıyorlar. Siyasal iletişim süreçleri adayların seçim dönemlerinde hem hedef kitlelerini bilgilendirme hem nötr kitleleri etkileme hem de karşı hedef kitlelerden kişi çalma noktasında önemli bir süreç. Bu dönemi başarılı şekilde geçirmek her adayın istediği ama her zaman başaramadığı bir durum. Ülkemizdeki siyasal iletişim tarihini incelediğimizde 90’lara kadar aktif olarak mitingler ve bayraklama ile propaganda yapıldığını, 90’lar ve 2000 arasında özel TV’lerin hayatımızda rol almaya başlamasıyla seçim programları, aday açık oturum programları, mitingler, bayraklama ve açık hava reklamcılığı uygulamaları, 2000’ler sonrasında ise daha profesyonelce diyebileceğimiz ve 360 derece iletişimi (kurumsal kimlik, reklam + PR + açık hava uygulamaları + dijital medya kullanımı + medya planlama + medya satın alma) içine alan seçim süreçlerini yaşamaya başladık. Bugün geldiğimiz noktada siyasi partiler ya da adaylar neredeyse iletişimin her alanında profesyonel ajanslarla çalışıp, onlardan iletişim hizmetleri satın alıyorlar bu da bizlere dünya standartlarında siyasal iletişim kampanyalarına yakın işleri gözlemleme imkanı sunuyor.
Ülkemizin son dönemindeki profesyonel siyasal iletişim için 2 başarılı örnek verilebilir, biri Ak Parti (bunu 10 yıldır yapıyor, neredeyse 360 derece iletişim bütünlüğüyle kullanıyorlar, ki kendilerine hizmet veren ajans neredeyse sadece Ak parti ile çalışmasına karşın belirli dönemlerde en büyük ajanslar arasına giriyor) diğeri ise Genç Parti kampanyasıydı. Onlar da kısa sürede çok iyi bir marka konumlandırma yapıp başarılı iş çıkarmıştı.
Geçtiğimiz günlerde Sevgili Ercüment Büyükşener‘le birlikte, Sevgili Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında yaptığımız mini sohbette, böylesine kısıtlı ve önemli bir BİREYSEL MARKALAMA sürecinde Sayın İhsanoğlu için daha profesyonel bir söylem dili, daha profesyonel bir 360 derece iletişim stratejisi, daha profesyonel bir imaj yönetimi vb. bir iletişim çalışmasının gerekli olduğu, tanıtım döneminden öte CHP+MHP malesef yıllardır yaptıkları siyasal iletişim hatalarını İhsanoğlu için de tekrarladığı, İhsanoğlu için, asıl yapılması gerekenin bir kampanya iletişimi değil lider iletişimi olduğu, yanlış başlayan iş yanlış devam ettiği ve doğru bir iletişim stratejisiyle başarılı bir iş çıkabileceği noktasında aşağı yukarı hem fikir kalmıştık. Buna artık olarak çok basit bir swot ve pest analiziyle Ekmel Beyin daha fazla kişiye ulaşabileceğini, ama bunun öncesinde kendisine danışmanlık ya da hizmet verenlerin ürüne (yani Ekmel Beye) inanması gerektiğini konuşmuştuk. Bence kendisi için Cem Uzan’ın ve Genç Parti’nin yıllar önce yaptığı iletişim kampanyasını örnek olarak alsalar bugün için çok daha iyi bir iş çıkarabilirlerdi. Ekseriyetinde karşılarında zaten son 12 yılda birçok başarılı seçim kampanyası yapmış güçlü bir rakip vardı ve bizim bunları konuşmamızın ardından Recep Tayyip Erdoğan bu süreçteki markalamasıyla ERDOĞAN’ın, hedef kitlelerini direkt olarak kalplerinden ve beyinlerinden vuran bir reklam filmini yayına girdi.
Cumhur Başkanını seçiyor from arter on Vimeo.
Film hemen ertesi gün Ezan, dua eden kadın figürlerinin kullanımdan dolayı yasaklandı. Bence bu da bir strateji, üç aşağı beş yukarı tüm ajanslar reklamda neyin yasak olmadığını bilir, geçen seferki bayraklı reklamın da yasaklandığını düşününce bence bu ajansın genel stratejisi olabilir. Bunun yanında Erdoğan, seçim sürecinde, Değişimin Lideri, Milletin Adamı, Tükiye’nin Gücüne Güç Kat, Türkiye’nin Gücüne Güç Katıyorum gibi sloganları kullanmış. Reklam filmine artı olarak ilk izlediğimde benim aklıma gelen fikir, biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızlar tarihte kurulmuş 16 Türk devletini temsil ediyor, bu bağlamda reklamdaki yıldızlar keşke o yıldızları temsil eden ülkelerin bugünkü temsilcileri tarafından verilseydi ya da zamanında kuruldukları topraklardan yola çıksaydı dedim.
Öte tarafta Ekmel Bey’in sloganları aynı genel sloganı gibi biraz daha zayıf kalıyor. Ama iletişimciler öyle büyük sihirbazlardır ki isteseler çok büyük sihirler yapabilirler. Aynı Cem Uzan’a %10’a yakın oy aldırtmak gibi. Ekmel Bey’in arkasındaki hali hazırda bulunan kitleleri düşününce bunu başarmak çok daha kolaydı ama yapılan kampanya onu kazanmaktan uzaklaştırdı diye düşünüyorum.
Bunların yanında üçüncü aday olan, Selahattin Demirtaş’ın dün akşam haberlerde izlediğim Demirtaş dağdaki çobandır, Demirtaş sokakta ölen kadındır, Demirtaş sizsiniz siz.. gibisinden yaptığı konuşması ve bağlama çalıp türkü söylediği programdan sonra hakkında genel değerlendirme yapamıyorum. Ama onun zaten kazanmak gibi bir amacının olmadığını düşünüyorum, sadece genel seçime parti olarak girsek yüzde kaç oy alırız ya da herhangi bir bölge ayırmaya kaçsak arkamızda kaç kişi var şeklinde düşüncelere sahip olduğuna inanıyorum.
Not: Siyasal iletişim faaliyetleri hakkında kurum ya da kişi olarak hizmet ve danışmanlık almak isterseniz benimle bloğumun İLETİŞİM sayfası ya da Linkedin profilim üzerinden irtibata geçebilirsiniz.