9 Eylül 2007’de ilk ayak bastığımın akşamıydı 85. kurtuluş kutlamaların. Senin kurtuluşunun üzerinden geçen koskoca 89 yılın içinde 4 yıl misafir ettin beni koynunda. İlk başlarda zordu sana uyum sağlamak, yeniydi her şey, yalan söylemeyeyim sevememiştim seni, aslında senin suçun da yoktu bunda, sen sadece oturuyordun bu ülkenin en batı tahtında. Kaçmaya çalıştım senden, bahaneler uydurdum kendimce. Ben sana laflar attıkça, sen bana dostlar/güzellikler hediye ettin. Kordonun çimlerinde tattım çiğdemin tuzunu. Çayın yanına hiçbir şey yakışmamıştı sanki Gevrek ve Boyoz kadar. Günbatımı ayrı bir güzeldi Asansör’de. Kabakçiceği dolmasının tadı bir başkaydı Şirince‘de. Ah bi de şu rakıya olan sevdan olmasaydı daha bir çok sevecektim seni. Ama Foça’da denizin kokusu sardı dostluğumuzu, Saat Kulesi ne de güzel duruyordu sol bileğinde, Kızlar Ağası her gelen misafiri kahvesiyle ağırlıyordu muhabbetinde ve sen her geçen gün daha da güzel bir yer ediniyordun ve ben iyiki‘ler biriktiyordum yüreğimde.
Zaman çabuk geçti seninle, gün geldi elveda dedik dostane bir şekilde.
Tüm misafirperverliğin, bana hediye ettiğin güzel günlerin ve değerli dostlar için teşekkürler İzmir!
Bir daha kurtuluş mücadelesi vermemek dileklerimle, kurtuluşunun 89. yılı kutlu olsun.