benim genel olarak tüm sanat dallarına olmakla birlikte geleneksel sanat dallarına karsı cok büyük bir hayranlığım var,işte hat olsun,ebru olsun,tezhip olsun,minyatür olsun sanki bunların içinde kendimi buluyorum…keske bunlardan biriyle ilgilenebilcek kadar yeteneğim olsa ama malesef yok…ben anca izliyeciyim…işte bunlardan biri olan hat sanatıyla ilgili bi sayfa hazırlamak istedim..çünkü şimdi bakıyorum ki bizim geçmişimle bağımız her gecen gün azalmakta,işte bizim tarihimizin alfabesi içinde olan bu sanat dalları birkaç gönüllü dernek yada birkaç belediyenin halk eğitim merkezleri içerisinde kalmış..sergiler desek sadece ramazandan ramazana açılır olmus…bugun sultan ahmete filan gittiğimde turistlerin bunlara karsı olan merakını görüyorum bizim meraksızlığımızı ise esefle kınıyorum…bu sanat dalları inanıyorum ki o kadar kolay bulunmadılar ve o kadar kolay bir şekildede ortadan kalmayacaklar…artık bizler üzerimize düseni yapacağız ve takdiri de en büyük ve en yüce takdir sahibi’ne bırakacağız… iyi okumalar…
ilk olarak;
HÜSN-İ HAT VE TARİHÇESİ
Arapça ‘hatt’ mastarından türeyen ve “yazı, çizgi; çığır, yol” manalarına gelen “hat” kelimesi terim olarak “Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatı (Hüsn-i Hat)” anlamında kullanılmıştır. Kaynaklarda genellikle “cismani aletlerle meydana getirilen ruhani bir hendesedir” şeklinde tarif edilen hat sanatı, bu tarife uygun bir estetik anlayış çerçevesinde yüzyıllar boyunca gelişerek süregelmiştir.
Batıda Hüsni Hat (güzel yazı) karşılığında, calligraphy (kaligrafi) kelimesi kullanılmaktadır. Ansiklopediler, calligraphy sözcüğünü “güzel yazma” genellikle estetik kurallara bağlı kalarak ölçülü yazma sanatı şeklinde tanımlamaktadır. Önce Araplar tarafından kullanıldığından Arap yazısı adıyla anılan hat, hicretten birkaç asır sonra İslam Ümetinin ortak değeri haline gelmiş ve İslam hattı vasfını kazanmıştır. İslamiyetten önceki asırlara ait Arapça kitabeler üzerinde yapılan araştırmalar, Arap yazı sisteminin aslen Fenike yazısına bağlanan bitişik nebat yazısının devamı olduğunu ortaya koymuştur. Mekke ve Mediine’ye yayılmadan ve yayıldıktan sonra çeşitli adlar alan Arap yazısı önce Cezm adıyla anılmaya başladı. Medine’de “medeni”ismini alan yazı zamanla iki üsluba ayrıldı. Dikey harfleri uzun ve sağdan sola meyilli olana mâil, yatay harfleri fazlaca uzatılana meşk adı verildi. Hz. Ali’nin Kufe’yi merkez yapmasından sonra burada büyük bir gelişme gösterdi. Ve Kufi adını kazandı. Bu tarihten sonra kûfî sözü genel bir anlam kazanarak İslamiyetin doğuşundan Abbasiler devrine kadar Mekki, Medeni gibi isimler alan yazıların yerine de kullanıldı. Kufi’nin kullanılması Abbasiler zamanında 150 yıl sürdü. Abbasilerin, Bağdatlı meşhur veziri ve hattatı olan İbn-i Mukle (Ö. 940) sahip olduğu geometri bilgisi sayesinde yazının ana ölçülerini tespit eden bir sistem ortaya koyma muvaffak oldu. Harflerin güzelliği için nokta, elif ve daireyi standart bir ölçü olarak kabul etti. Bu ölçüler dahilinde muhakkak, reyhani, sülüs, nesih, tevkî, ve rikâ adında 6 çeşit yazının usül ve kaidelerini ortaya koydu. Bunların tamamına da aklam-ı site denildi. Bu 6 çeşit yazı bir asır sonra yine Bağdat’ta yetişen Arap asıllı Hattat Ali Bin Hilal (Ö.1032)’in eliyle inkişaf etti. Gelişme yolunda her geçen gün biraz daha ilerleyen yazı 200 sene sonra Abbasi Halifesi Yakut El Musta’sımi’nin (Ö.1298) gayretiyle daha belirgin kaidelerle güzelleşti.
Abbasilerin 1258 yılında tarih sahnesinden silinmesinden sonra yazıda üstünlük Türk ve İranlı hattatların eline geçti. İranlı hattatlar aklam-ı siteyi kendi anlayışlarına göre yazdılarsa da Yakut’un üslubundan ayrılmadılar. Osmanlı Türkleri ise hat sanatında erişilmesi mümkün olmayan üstün bir ekol kurdular. 16. yy’da Osmanlı Türk hattatlarının babası sayılan Şeyh Abdullah aklam-ı siteye o zamana değin ulaşılamayan bir güzellik ve olgunluk getirdi. Şeyh Hamdullah (Ö. 1520) devrinde aklam-ı siteden sülüs ve nesih Türk zevkine çok uygun geldiği için süratle yayıldı ve musaf yazımında sadece nesih hattı kullanılmaya başlandı. Şeyh Hamdullah’tan sonra yetişenler onun gibi yazma gayretiyle hareket ettiklerinden hattatların başarısı, “Şeyh gibi yazdı” veya “Şeyh’i sani” sözleriyle anılır oldu. Bu durum 150 yılı aşkın bir süre devam etti.
17 yüzyılın 2. yarısında Hafıs Osman, (Ö. 1698) Şeyh Hamdullah’ın üslubunu bir elemeye tabi tutarak kendine has bir hat üslubu ortaya koydu. Hafız Osman’ın hat sanatında açtığı çığır bütün haşmetiyle sürüp giderken bir asır sonra İsmail Zühtü (Ö. 1806) ve kardeşi Mustafa Rakım (Ö. 1826) onun yazılarından ilham alarak kendi şivelerini oluşturdular. Mustafa Rakım, sülüs ve nesih yazılarında olduğu gibi celi sülüste de gerek istif mükemmeliyetiyle bütün hat üsluplarının zirvesine çıktı. Ve Hafız Osman Üslubunu sülüsten celi’ye aktarmayı başardı. Rakım2dan sonra gelen celi üstadı Sami Efendi (Ö. 1912) ve İsmail Zühtü’nün Sülüs harflerini Celi’ye tatbik ederek Rakım yoluna yeni bir şive verdi.
İstanbul, Türkler tarafından fethedildikten sonra hat sanatının ölümsüz merkezi olmuştur. Bütün İslam dünyasında tartışmasız kabul edilen bu gerçek en güzel biçimde şu sözlerle ifadesini bulmuştur: “Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.” Bütün İslam alemi hat sanatını öğrenebilmek için İstanbul’a koşmuştur. Ekol olmuş Türk Hattatlarından bazıları şunlardır: Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisari, Hafız Osman, Mustafa Rakım, Mahmut Celalettin Efendi, Şevki Efendi, Mustafa İzzet Efendi.
ikincil olaraktan;
HÜSNÜ HATTIN KULLANILDIĞI YERLER:
-KİTAPLAR
-KIT’A TARZI YAZILAR
-MURAKKA
-LEVHALAR
-HİLYE-İ ŞERİFELER -CAMİ YAZILARI
-KİTABELER-TUĞRALAR
ve son olarakta hat sanatında kullanılan malzemelerin adını vererekten başlığımıza son noktayı koyalım Allah’ın izniyle..
hat sanatında kullanılan baslıca malzemeler; makaslar,kalen tıraşlar,maktalar,kuburlar ve kelamdanlardır…
blogu iyi takip edenler ahmet demir ismini duymuslardır bu konuda..ahmet hocamda bu işle ugrasıyor…burdan da bu vesileyle hocamın önünde saygı durusuna geçmek istiyorum…bugun bu yazıdada kaynak olarak ahmet hocamın sitesini kullandım.
Canım benim durum o kadar da vahim değil. Gençlik şimdi hep böyle güzel sanatlara merak saldı. Özellikle ebru ya. Peşi sıra tezhip ve pat geliyor.
İnşallah daha da kıymet kazanır gençliğin nazarında.
Ben de bu sene ebru kursuna gitmek istmiştim ama nasip olmadı,seneye Allah kerim:)
Bilgiler için Allah razı olsun.
bende herkes gibi hat sanatına bayılanlardanım…
buyrun bi tane resimde ben ekliyeyimm…buraya nasıl resim ekleniyor bilmiyorum ama normal forum kodunu gircem Allah kerim..:d
lütfen hat sanatı yazılarında isimler yer alsın mesela mahmure ve ayşe ismi
ben bir hattatım mesleğmi çooooooooooooooook seviyorum
lütfen sitede isimlerede yer verin nurhan ismide lütfen olsun
ayşe fethiye zeliha sümeyra fatma tuğba isimleride olsun.lütfen llllllllllllllüüüüüüüüüüüüüüüüüütttttttttttttttffffffffffffffffeeeeeeeeeeeeennnnnnnnnnn
lütfen ismimi yazarmısınız çok rica ediyorum sizden şimdiden teşekkürler……..
sitede hat sanatıyla yazılan isimlerde olsa tam güzel olur
bn erdal erdoğduğnun kuzeni daısının lızı bn erdal aabimi çok sewiyorum . wedw onu çookk özledim
sıtenız cok guzel bu ısmı yazarmısınız?
ben ne hattatın ne nakkaşın amma kendimce cami duvarlarına hat yazıları yazıyorum severk yazıyorum geliştirme taraftarıyım fiki alanında bilgiye ihtiyacım var.facebook ta adıma kayıtlı olrak birkaç yazım var.
ben hat sanatıyla yeni ilgilenmeye başladım internettende destek almak ıstedim ama program indiremedim.. inşallah başarılı olurum sabır istiyormus bu beni endişelendiriyor… tavsiyeniz var mı? yardımcı olabilirmisiniz… hoscakalınnnn
hat öğrenmek istiyorum yardımcı olurmusunuz.
azize kardeşim al eline bi kagıt kalem bakarak yazmaya başla sonradan kursa da gidebilirsin yada direk kursuna git yyada bilen birilerinden ögren ama bence sen al enine bi kagıt bi kalem yaz ALLAH rızası için yapılan herşey güzeldir
isim versek yazıyormusunuz hocam
coooook güzel bayıldım
Ebru üzerine Hat sanatı ile dilediğinizi yazabilirim. halilistan kullanıcı adı ile gittigidiyor da bulabilirsiniz.