Sosyal Medya İletişimin Olması Gereken Altyapısı

sosyal medya iletisimi

Yukarıdaki görsel benim birçok sunumumda yer verdiğim bir altyapı haritası. Üniversitelerde halkla ilişkiler, reklamcılık, pazarlama gibi lisans eğitimi alan arkadaşlarımız kaçar kere şu görseldeki maddeleri içeren kampanyalar, projeler hazırladılar bilmiyorum ama ben öğrenciyken çok kere hazırlamıştım. Çünkü bize öğretilen şekilde yapılan tüm iletişim faaliyetlerinin bir hedef kitlesi, amacı, ölçümlemesi, içerik detayı vb. özelliklere sahip olması gerekmekteydi. Bugün gelinen noktada yapılan sosyal medya iletişimlerinde ise maalesef bu nitelikleri bulmak pek mümkün değil. Bunun birçok sebebi vardır elbet ama benim gözümde sosyal medya iletişiminin facebookta sayfa açmaktan, twittera girdi yapmaktan öte bazı özelliklere/incelemelere sahip olması gerekmektedir.

1-      Brand Promise DNA – Markayı DNA’sına kadar tanımak;

Burada sosyal medya iletişimi yapan arkadaşlarıma, ajanslara büyük bir görev düşüyor. Öncelikle yönetimlerini yaptıkları markaları çok iyi tanımaları gerekiyor. Özellikle halkla ilişkiler eğitimi alan arkadaşlar iletişim kampanyalarında birincil ve ikincil araştırmaların nasıl yapıldığını iyi bileceklerdir.

2-      Stakeholders/Influencers/Brand Ambassadors – Paydaşlar/Etkileyiciler/Marka Elçileri

Her markanın dolasıyla markaların yaptığı iletişim çalışmalarının da bir hedef kitlesi vardır. Ben her zaman markanın ilk hedef kitlesinin (müşterisinin) çalışanları olduğunu düşünürüm. Eğer sosyal medyada da çalışanlar, paydaşlar birincil etapta birer marka elçisi edasıyla marka hakkında olumlu konuşturulabilirse yaratılmak istenilen WOM’un ilk adımı atılmış olacaktır.

3-      Community – Topluluk

Marka olarak sosyal medyada olsanız da olmasanız da markanız hakkında konuşan ya da sizin direkt hedef kitleniz içinde olanlar internette yer alıyorlar. İşte önemli olan nokta, bu kişileri nasıl bilinçli bir marka topluluğu haline getirebileceğinizin ön araştırmasını yapıyor olmanız. Okumaya devam et “Sosyal Medya İletişimin Olması Gereken Altyapısı”

FSM Üniversitesi ve İŞKUR İş Garantili Sosyal Medya Uzmanlığı Kursu

Sosyal medya denilen kavram her geçen gün iletişim sektörleri içinde ondan öte günlük hayatımızda kendine hızla yer edinmeye devam ediyor. Uzmanların görüşlerine göre sosyal medyadan öte tümüyle internet iletişimi bu yer edinme işine devam edecek ve genel iletişim sektörleri içinde kendi payını sürekli arttıracak.

Durum böyle olunca kişiler üzerinde bu konu üzerine eğitim alma isteği, uzmanlaşma isteği her geçen gün artıyor. Bu doğrultuda da gerek özel eğitim kurumları, gerekse üniversiteler sosyal medya eğitimine ön ayak olup, eğitim, sertifika, uzmanlık programları organize ediyorlar.

Bunlardan bir taneside, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi ve İŞKUR’un ortak organize ettikleri “İş Garantili Sosyal Medya Uzmanlığı Kursu“.

Geçtiğimiz günler içerisinde Okumaya devam et “FSM Üniversitesi ve İŞKUR İş Garantili Sosyal Medya Uzmanlığı Kursu”

Misafir Görüşler, Emrah Tıraş’tan Tavsiyeler, “Reklam İlaç Değil, Reçetedir…”

Evet arkadaşlar; bu hafta blogumuzda bir misafirimiz var; Emrah Tıraş. Emrah’la benim muhabbetim uzun yıllara dayanıyor, kendisi çiçeği burnunda bir iletişim fakültesi halkla ilişkiler ve reklamcılık bölümü mezunu Facebook‘ta sektörle ilgili değerli sayılabilecek paylaşımlar yapıyor, yine öyle bir paylaşımda kendisinden yaptığı “Reklam İlaç Değil, Reçetedir…” paylaşımını detaylandırıp, bloguma misafir yazar olmak isteyip istemeyeceğini sordum. O da sağolsun beni kırmadı. Neyse ben lafı fazla uzatmadan sözü Emrah Tıraş’a bırakıyorum.

“Reklam İlaç Değil, Reçetedir…”

Reklam; televizyon, radyo, gazete, billboard, dergi, ve internet gibi araçların aracılığıyla bir ürün ya da hizmet hakkında insanlara bilgi vermektir. Kısaca reklamın yapılmasının nedeni insanlara bilgi aktarmaktır.

Gördüğüm, duyduğum, takip ettiğim kadarıyla ülkemizde reklamın tanımı bu tanıma çok uymuyor. Reklamverenlere göre reklam satışları artırmak için kullanılan bir pazarlama aracıdır. Hatta reklam veren ajansına derki, “satışlar düşük bu aralar, bana şöyle, güzel, eğlenceli, yaratıcı… bi reklam yapta bizim satışlar artsın”.

Sosyal medyaya olan ilginin artmasıyla bu anlayış daha da yaygınlaştı; abi bana Facebook’ta (feysbokta) bir fan sayfası açta ‘like’ edenler çoğalsın, satışlarım artsın diyorlar. Burada suçlu sadece reklamverenler değil, reklamcılarda suçlu, çünkü bazı reklamcılar, müşterilerini doğru yönlendirmiyor, bir reklam yapalım da satışların patlasın diyorlar. Kim sadece reklam yaparak satışlar artar diyorsa yanlış diyor. Peki, işin doğrusu nasıl olmalıdır; eğer bir iletişim (reklam, halkla ilişkiler…) kampanyası yapılacaksa, ürünün ya da hizmetin pazarlama ve marka yönetimi çalışmaları tam olarak yerine getirilmiş olmalıdır ki iletişim kampanyası başarılı olabilsin. Okumaya devam et “Misafir Görüşler, Emrah Tıraş’tan Tavsiyeler, “Reklam İlaç Değil, Reçetedir…””

Sosyal Medya Üzerinde Bırakılan Ayak İzlerinin Önemi

‘İnsanların sosyal hayatlarını/düşüncelerini/yaşayışlarını’ bu mecra üzerinde çekinmeden paylaşıp buraya içerik yaratmaları sosyal medyanın adını almasını sağlayan nokta olmalı.

Bir bağlantı noktasından internete eriştiniz.

Facebook ve Twitter da profiller oluşturdunuz.

Blog açıp yazmaya başladınız.

İş ağlarına dahil olup online CV’ler oluşturdunuz.

Sözlüklere yazarlık başvurusunda bulundunuz ve kabul edildiniz.

Forum sitelerine üye olduğunuz ve Allah ne verdiyse klavyenin hakkını veriyorsunuz.

Siz kendi kendinize bunları yaparken aynı ağlarda arkadaşlarınızda sizin hakkınızda klavyenin tuşlarına basmayı ihmal etmiyorlar. Paylaştık paylaşıyorlar.

Peki ya bu yaratılan içeriklerin, yapılan düşünce paylaşımların bir önemi var mı? Ya da olmalı mı?

Sizce bir önemi yoktur belki ama olmalı. Belki nickler/sahte mahlaslar kullanarak işin içinden kurtulabilirsiniz ama eğer bir noktada işin içinde adınız geçiyorsa daha dikkatli olmalısınız!

Ya Facebook’da şu videoyu paylaşmışım, Twitter’a şunu yazmışım, blogumda şu markayı eleştirmişim bu kimin için önemli olabilir ki bunlar benim özel hayatım ya da düşüncelerim ve dilediğim gibi yaşarım/yazarım/paylaşırım diyebilirsiniz.

Bunda da sonuna kadar haklısınız belki ama o işler aslında o kadar da basit görülecek şeyler değiller! Hele de yukarda dediğim gibi işin içinde adınız geçiyorsa.

Adınız geçerse ne mi olur?

Üniversitede aldığım insan kaynaklarını dersine çok iyi bir insan kaynakları yöneticisi/uzmanı geliyordu. Bize muhtelif zamanlarda verdiği nasihatlerde arkadaşlar interneti temiz ve kaliteli kullanın çünkü artık öyle bir zamana geldik ki iş başvurusu yaptığınızda ilk olarak adınızı google’a soruyoruz ve orada çıkan bilgiler, bize sizin hakkınızda çok önemli ipuçları veriyor derdi.

Bu kısa açıklama artı olarak Nisan ayında İzmir’de organize ettiğimiz Sosyal Medya Uygarlığında Pazarlama İletişimi etkinliğimizde Sevgili Çiğdem Özkan’ın yaptığı sunumu hızlıca izlemenizi tavsiye ederim.

 

Bir bölümde Çiğdem Hanım söyle cümleler kuruyor; Şimdi akşam yemeğe gittik, rakı masasında eğleniyoruz, Ömer benim bir fotoğrafımı çekti ve Twitter’da paylaştı. Sonra o paylaşımı babam gördü ve kızım Çiğdem, hani sen seminere konuşmaya gitmiştin? Çiğdem kızım sen alkol mü kullanıyorsun? Vb. Okumaya devam et “Sosyal Medya Üzerinde Bırakılan Ayak İzlerinin Önemi”

Sosyal Medyada Tarama Takip/Online Monitoring’in Önemi

İletişim sektöründe hem ajans tarafında yapılan işlerin takip edilmesi hem de marka tarafında verilen işlerin daha doğrusu harcanan paranın takip edilmesi hem de medyalar üzerinde markalar hakkında konuşulanların takip ve analiz edilmesi için yapılan en temel işlerin başında gelir medya takip faaliyetleri.

Pr ajansları/ya da firma içi kurumsal iletişim departmanları için bülten ve kupür derlemeleri, reklam ajansları için ise reklam takiplerini kimi zaman ajans/firma içi olarak takip edilip, toplanılıp, raporlanmakta çoğu zaman ise medya takip firmaları tarafından ajanslar ve markalar adına toplanılıp raporlanmaktadır. Bu takip muhakkak yapılmalıdır çünkü markanın nerede göründüğünü/konuşulduğunu bilmek yapılan iletişim çalışmalarının sonucunun analiz edilmesi için önemlidir.

Geleneksel medya olarak nitelendirebileceğimiz TV, Radyo, Gazete, Dergi gibi mecralar üzerinde yıllardır yapılan tarama/takip işlemleri içerisinde internetin günümüzde değer kazanması ve bu değerin her geçen gün artması ile internette son zamanlarda kendine sıkı bir yer edinmektedir. Geleneksel tarafla kıyaslandığında ise en büyük fark olarak sosyal medya kullanıcılarının özgürlüğü önümüze çıkmaktadır. Nasıl mı? Çok basit bir örnekle açıklamaya çalışayım; geleneksel medya üzerinde gazeteciler, radyocular, TV programcıları kolay kolay markalar hakkında olumsuz konuşmazlar ya da konuşamazlar ama şu an sayıları 35 milyona yaklaşan internet kullanıcıları klavyelerinin başındayken markalar, firmalar, kurumlar ya da kişiler hakkında istedikleri gibi cümleler kurup bunu sosyal ağlar üzerinden kolaylıkla paylaşabilmektedirler. Bu durum da markaları internet üzerinde kolaylıkla krizlerle karşı karşıya bırakabilmekte ve online monitoring/tarama takibi daha da önemli hale getirmektedir. Okumaya devam et “Sosyal Medyada Tarama Takip/Online Monitoring’in Önemi”

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial